26 Nisan 2014 Cumartesi

Bir alerjim eksikti zaten o da oldu :)



          Şu an bir yandan hasta yatağımda yatarken bir yandan da TTNET Müzik'den, Demet Akalın'ın Rekor albümünü kurcalıyorum... Dinliyorum desem yalan olur çünkü seçemiyorum ne dinleyeceğimi... bir o şarkı, bir bu şarkı derken haliyle benimki kurcalamak oluyor.... Ama bayılıyorum bu kadına yaptığı şarkıları seviyorum. Başarılı buluyorum kendimce...

          Hasta yatağım demişken, bendeniz nanemolla bir bünyeye sahip olduğum için ota b.ka hasta olabiliyorum.. Allah bir meziyyet vermiş o konuda her hafta ayrı bir hastalıkla tanışabilecek kabiliyetteyim :)
Geçen hafta safra kesemdeki minnak polibim hastalık hikayeme konu olmuşken(polip ayrı bir postun konusu olacak tabi ki ), bu hafta saçma bir alerji deneyimiyle karşınızdayım...

Alerji nasıl oldu neden oldu bilmiyorum şu an ama çok güçlü tahminlerim var... Bir an da ortaya çıktı ve hayatımı altüst etti. Dilim şişti... Böyle baya inek dili gibi falandı ilk başta :D ben tabi anlamadım, dilim acıyo dilim acıyoo diye gezip duruyorum ortalıkta. Biri de demiyo ki yavrum dilin niye acıyo... hiçç... (kızdım bak yine) Meğerse benim dilim şişmiş şişmiş ağzıma sığmadığı için benim dişler, sen kalk  dili kess... Ondan ben saf saf dilim acıyo diyip duruyorum... Ertesi gün daha beter olmuştum artık. Hiç kahvaltı edemedim. Sadece 1 saatte 3 küp dilim kaşar peynir yedim... Ağzımda dolandıra dolandıra... Konuşma dersen o biçim.... Ne sen sor ne ben söyleyeyim.! Konuşacam telefonda beni anlamıyorlar, diyeceğim kelimeleri saçma salak söylüyorum bildiğin peltek oldum. ( Doğuştan böyle olanları veya bu tip hasta olanları kesinlikle kınamıyorum hatta saygı duyuyorum. yanlış anlaşılma olmasın... Ben peltek konuşmayı beceremediğim için böyle saçma sapan oldu bu iş)
      Şarkıcı Kıraç"a Kığaç,
      Seviyorum oldu Seviyoğum... gibi...

Neyse dedim bu böyle olmayacak... Bu arada önüme gelene (tanıdığım kişilere) dilimi çıkarmak suretiyle dilimin durumunu gösteriyorum. Fena nazlıyımdır da :D Derken en son Google Amcaya bi sorayım neyin nesiymiş bu şişme dedim... Bi baktım başka hastalıklardan olabileceği gibi birde alerjiden oluyormuş. Besin alerjisinden. Ve dil büyümeye devam ederse bir süre sonra nefes alamayan insanın hoca selasını bile veriyormuş... Ben bir tırstım bir tırstım... Bu gün yani Cumartesi , doooğru Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yolunu tuttum. Oranın acilinin üstüne acil tanımam... Mesela Bağcılar Devlet tam bir işkencedir.. Bu da ayrı bir post konusu, bana not olsun... Hemen doktor ilgilenmeye başladı şikayetlerimi dinliyo... Aramızda geçen konuşma aynen şöyle;
       
           - Merhaba şikayetiniz neydi?
           + Diim şiştig de aeğjik oabieceğini düşünüyoğum...Ağzımda yağa da vağ (Dilim şişti de alerjik olabileceğini düşünüyorum. Ağzımda yara da var. kendi teşhisimi de ahanda böyle kendim koyarım ben hıh )
           - Alerjik olduğuna emin misiniz? Hayır yani yara varsa ikisinin tedavisi çok ayrı... Daha önce olmuş muydu böyle bir şey?
           + Zaten diim şiştiği isin dişerim diimi kessi ondan yağa vağ... Hayığ daha önse his omamıssı (Zaten dilim şiştiği için dişlerim dilimi kesti ondan yara var... Hayır daha önce hiç olmamıştı..)
           - Tamam size bi serum takalım ama ihmal etmeden Çapa'ya alerji polikliniğine ya da cildiyeye gidiyorsunuz... Tehlikeli olabilir... Geçin şöyle serumunuzu taksınlar ( serum niyeyse hala anlamadım ya neyse)
           + Tesekkuğ edeğim :)


Geçtim serum takmaya çalıştılar... Niye? Çünkü benim damarımı bulamıyorlar maşallahım var her yanım pıt pıt et :D Kolda bulamadı en son elimin üstüne soktu kelebeği hamile hemşire ama damarı yine tutturamadı...
Baktım hemşire zaten hamile bide kötü oldu çekindi canımı yakıyo diye heralde... Benim damarım zaten bulunmaz ki ehehehh :D diye biraz gülünce kadın iğneyi soktuğu yerde daha bi güçle karıştırmaya başladı :D
Derkeeen damarımı buldu kelebeğimi taktı Modifiyeli şahin gibi oldum :) 20 dk ya yakın serum yedim :D

Aynı yerde bir ana kız daha vardı kız gözünü açamıyordu. Kadıncağızda kızının serumuyla uğraşa uğraşa bitiremedi... Canı sıkıldıkça gitti kızının serumunu elledi demire takıyorum diye çekiştirdi her çekişinde kızı bir ciyakladı yazzıık :D

          Velhasıl böyle bir cumartesi geçirdim ben :) Şu an da malak gibi hasta yatağımda yatıyorum :D
Ama hastanede herkes ölü gibi birazdan tabutla götürülecek gibi duruyorlar ben de bir kıpır kıpır bir fingir fingir nasıl desem sevgi pıtırcığı şen şakrak kıkır kıkırım :D En son manyak mı bu kız hem hasta hem kıkırdıyo diye millet dik dik bakmaya başlayınca tırstım bende onlar gibi elimi alnıma koydum düşünüyomuş taklidi yaptım :D Napıyım ama ben hasta olunca daha bi şen şakrak olurum çenem düşer acıyan dille bile :D
     

23 Nisan 2014 Çarşamba

Defacto'nun Minnak Parfümü...



          Bu günlerde bu renk benim için vazgeçilmez oldu nedense... Artık su yeşili mi desem? Mint yeşili mi desem? Yoksa yeşil demeyip mavi mi desem orasını daha çözemedim :) Geçen hafta sonu Defacto'da dolaşırken kasanın yanında gördüm bu parfümleri... Böyle ufacık tefecik çook tatlı bir şey.. İnsanın alıp bağrına basası gelir ya öyle yani :)
       
         Anlatmaya başlamak gerekirse parfüm çanta tipi, rahat taşınabilir... Kokusu şeker gibi kokuyor. Şekerli yani :) Diğer renklerin kokusu güzel değildi... Yoksa ben pembe şişeye de sarılmıştım ama bir kokladım tütün kolonyasından halliceydi... Defacto'nun ürünü, ''Colors serisi'' . 8,50 TL'ydi yanlış hatırlamıyorsam...
   
         Ben kokusunun bu kadar kalıcı olabileceğine inanmamıştım, lakin kalıyor be fiyatına göre hakkını veriyor :) Hoş şu günlerde polenler uçuşmaya başlamışkene, benimde polene toza alerjim varkene, bir de üstüne bu parfümü sıkınca hapşıra hapşıra dolaşıyorum ya neyse olsun katlanırım ben :)

         Hele sabahları okula giderkene evde parfüm sıkamıyorum anne sultanın miğdesi bulanıyormuş bak bak bak...  Tamam kız evde sıkmam parfum sen yeter ki iste dedim ( Tamamen yalakalık :)) Apartmanda 5. kattan aşağıya inene kadar merdivende sıkıyorum... Yani olur da bir gün sevgili komşucuklarımdan biri tesadüfen blogumu görür de beni tanırsa, o her sabah apartmana parfüm sıkan kişi benim :) Sorry pliiss :))

        Kendimi de tebrik etmeden geçemicem valla, minnacık parfümden 1 sayfa yazıyı herkes çıkaramaz...
Emeğe saygı lütfen :)) der kaçarım... ( Çekinmeyin siz de beni tebrik edin :D)

20 Nisan 2014 Pazar

Pazartesi Sendromuna Girdik mi?





       Güzel bir Pazar gününün son anlarını yaşadığımız şu saatlerde, sanırım herkeste bir heyecan, korku , sinir, tiksinti ... hasıl olmuştur. Biz buna halk arasında Pazartesi Sendromu diyoruz ( Tabi siz kendi isteğinize göre başka bir isimle de hitap edebilirsiniz) (Biz diye kime diyosam o da ayrı bi mesele zaten) Yarın kimilerine göre okul'un, kimilerine göre iş'in ilk günü... Başkalarına göre başka bir şeyin başlangıcı olabilir mesela evliliğin ilk günü olabilir, askerliğin ilk günü olabilir.... neyse sapıtmayalım konuya dönelim... Benim gibi öğrenci vatandaşlar kesinlikle yarına güzel bir bahane uydurup okula gitmeme derdine düşmüş olabilirler... Benim gibi derken öğrencilik baabında şeyettim yanlış anlaşılmasın yani, ben hiç okula gitmemezlik yapar mıyım? (1 hafta gitmedi) Okul mu daha zor, yoksa iş mi diye soracak olursanız ben ikisi de diye cevap veririm. 

         En iyisi evlenip evinin kadını çocuklarının anası olacaksın, sabah programlarını takip edeceksin... En güzeli miss valla. Düşünsene... 
*Sabah Müge Anlı ile katilleri, sapıkları, manyakları, kocaya kaçanları yakalamaya çalış... Oraya çıkıp cırlayan karılara söylendur... 
*Öğlen Müge Anlı biter Kaynana Gelin Seda'ya Gelin programını izlemeye başla... Kaynanasına laf sokan gelinleri kına, gelinlere çemkiren kaynanalara hak ver, arada kalan kurbanlık koyun olan damatlara acı... Kendince sorulara yanıt ver "aaa şuna da bak 12 ye kadar yatıyormuş yatan gelin mi olur beni gaynanam sabahın köründe galdırıveriyodu cık cık cıkks "... 
*Ara sıcak olarak Adını Feriha Koydum dizisinin tekrarını izle( bilmem kaçıncı izleyişin) 
*akşama doğru mürüvvet vakti... biraz eğlen değil mi hep sıkıntı hep stres kaynana gelin atışması, kocaya kaçan kızlar falan gına geldi sabahtan beri yani... Esra Erol'la programı hiç kaçırılır mı? Orada locadakilere gelen taliplere kulp tak... "Enem gül gibin gıza maymun gibin oğlan geldi boyu bilem gısa bunun cıks beyenmez bu gız bunu!" derken akşam olur gün biterrr...
          
          İşte ev hanımıyken yapılacakları bi nefeste saydım size... kim bunları bırakıp işe okula gitmek ister.. he? Ben bunları nerden mi biliyorum? Tamam itiraf ediyorum okula gitmediğim 1 hafta da her gün bunları yaptım :D

         Pazartesi sendromuna değineyim dedim , ev hanımlığının ayrıntılarına girdim olsun beni böyle kabullenin tek konuya odaklanamıyom odaklanma sorunum var ( yalan) :)) bloguma yanlışlıkla girip okuyan falan olursa belki yararlı olur :D Evde durmak valla güzel be korkmayın hiç sıkılmıyonuz (sıkıntıdan patladı) ;))
Neyse tamam sustum... İyi geceler... :)

        

19 Nisan 2014 Cumartesi

AMAÇSIZ BİR YAZI...

       
         Bu  yazımı gayet amaçsızca öylesine yazıyorum. Akşamın bu saatinde, ya da bir dakika ya ... saat 21:00 i geçiyorsa gece dememiz gerekiyordu değil mi? İlkokuldan çoook değerli bir bilgiyi de sizinle paylaşmış oldum böylece... Gecenin bu saatinde öyle amaçsız öyle yorgun öyle halsiz oturuyorum ki şu laptopumun başında... Bak cümlemi kurarken virgül koymaya bile üşendim o  dereceye geldim yani...
Üstümde, bornoz gibi görünen mavili, beyazlı, turkuazlı sabahlığımla (benim icin farketmiyor her an giyebiliyorum ben) kanepenin üstüne serilmiş kucağıma laptopumu aldım oturuyorum.

         Üşenmedim saat tuttum, tam tamına 2 saat 15 dakikadır annemin telefon konuşmasına maruz kalıyorum.... ne eziyet anlayamazsınız! Birde şöyle bir durum var,,, annemde first class havadisler her zaman anlatılacak durumda olduğu içün şu ana kadar konuştuğu 3 kişiye aynı konuyu en başından anlattı... Yani ayrı ayrı 3 kez aynı konuyu dinledim...dinliyorum...

        Kermese gittik.. Hayır şeysiymiş işte... Kermesten içeri bir giriyorsunuz Gudubet suratlı teyzeler, ablalar, hanım kızlar karşılıyor sizi... İçerisi geniş(miş) sağlı sollu her iki yana tezgah kurmuşlar ortada 3 kişinin aynı anda durabileceği kadar bir mesafe kalmış tamam abartmıyım 4 kişilik bir mesafe kalmış... ama o dört kişilik mesafe olan yere bir de sepet atmışlar boydan boya... sepetler en ortada sağından solundan ancak ve ancak 1 kişi geçebiliyor... tabiii salına salına yürümek namümkün... aşağı kata inen merdivenlere ulaşabilmek için adım başına 3 kişiyle çarpışıyor 2 kişinin tencere tava ile doldurulmuş poşetini tak diye diz kapağınıza yiyebiliyorsunuz... Hiç acımıyor desem yalan olur acıyor ama geçiyor yazım kermese gidecekleri korkutmasın.
Birde bilmeniz gereken önemli bir husus var, ilginizi çeken bir ürünün fiyatını sorduğunuzda fiyat dışarıya göre daha pahalıysa bunu karşı tarafa söylemeden önce iki defa düşünün... çünkü satış yaptıklarını sanan gudubet ablaların size çemkirmeleri kaçınılmaz bir durum! Tüm bahaneleri ise ' o fiyata olmaz vakıf malı onlar...
hangi vakfın malı acaba çok merak ediyorum... Ya neyse... Satış yapan hanım kızlarımızda ise öyle bir hava var ki "küçük dağları ben yarattım fakat büyüğüne malzeme yetmediğinden onları yapamadım" halinde dolanıyorlar ortalıkta... Hepsinde Gucci gözlük (göz de değil kafada eşarbın üstünde)... Bi havalar bi havalar...

        Amann banane satıcıların kişiliğinden diyorsanız Kermes çoğu mağazalara göre daha hesaplı olabiliyor (bazen) Misal ben iki yıl önce Karaca marka gömleği 5 TL ye almıştım. Üzerindeki etiket fiyatı 99 TL ydi.
Armine marka,etiketindeki fiyatı 110 TL olan tuniği 10 TL ye almıştım. Ve daha bir çoğunu... Bu gün ise yine Karaca marka yarasa kol triko kazağı 5 TL ye aldım. Saten siyah pantolonu 8 TL ye aldım... ( Aldığım ürünlerin hepsi sıfırdır.) Bizim torun meraklısı annehatun kişisi bissürü bissürü bebiş cicileri aldı bir kaçını instagram hesabımda paylaşmıştım buradan ulaşabilirsiniz...

        Amaaan  bi Cumartesi'mde böyle geçti gitti işte....

18 Nisan 2014 Cuma

ÇİÇEK AŞKINA...


Merhaba... Bir süre verdiğim aradan sonra tekrar blogumdayım... Hoşgeldiiim :)
Efendim... Burada bulunma niyetim belli... Post yazmak :)
Yazayım da gideyim bari.

Postumuzun konusu,  aşağıda gördüğünüz,bitkisel yaşam süren ev üyelerimizden bir kesit ;)
Asıl amacım Buradaki  çiçeklerimle ilgili postuma, kardeş post yazmak... Yazzııık tek kaldı...
(Bunlar hep kafayı yeme belirtileri işte)

Neyse başlıyoruz... Keyifli okumalar :)



Eveeet...
 İlk olarak yukarıda , beyaz renkte çiçekleri olan Siklamen'i görüyorsunuz.
Anne hatun kişisi, bu çiçekle çok büyük aşk yaşadı ama uzaktan... Platonik...
Geldi gitti alayım mı dedi dedi dedi almadı,,,
komşuda görürdü melül melül bakardı, derken bu yıl ben bunu anneme sürpriz yaptım aldım...
Daha tomurcukları vardı aldığımda... Getirdim anneme verdim ve dediği aynen şu;
-Beyaz mı aldın, keşke almasaydın ben pembe istiyodum...
Gel de sinir olma... Neyse dedim belki pembe açar
 (tomurcuklarından hafif belliydi beyaz olacağı ama umut dünyası işte...) 
Velhasıl bekledik bekledik sonunda çiçeğimiz açtı ve annem bu çiçeği de çoook seviyor. 
Arka balkonda olduğundan mütevellit kendisiyle fazla görüşemesek de güzel duruyo balkonun camında... Fotoğrafta görünen binadakiler benden daha çok görüyo çiçeğimi...
Arka balkonda olma sebebi de (dışladık zannetmeyin) bu hanımkız gölge yerlere bayıldığı için ön balkonda tutamıyor olmamız... Çok güneşli de :)
(Vay arkadaş evimizin balkonu bol güneş alıyor ama aldığımız çiçekler hep gölge seviyor... Çelişkiye bak...)
Ha bunun yaprakları da kalp gibi çok güzel...(söylemesem çatlayabilirdim)



Yukarıda gördüğünüz farkındasınızdır bir çiçek değil... 
O biiiiiir Çeri Domates :D
Annemin vazgeçilmezidir adeta... Domatessiz bir yaz düşünülemez bizim evde... balkon dolup taşar minnak minnak domateslerle...


Bkz... Bununla...


Bunun gibi... 
Bizim yaklaşık 3 senedir balkonumuz bu şekilde... Gelen giden misafir çoluk çombalak yer bunlardan.. 
ve yaz sonuna kadar da bitmez... İnşallah bu sene de olur böyle.. Domates yemeye beklerim :)



Bu şeker de hemen hemen 3 yıldır bizimle...  Kendisinin yeri bende ayrı bir kıymetlidir...
Adı Hypothesis Söylenişi Hipotes... Bize Fitonya diye sattı Bauhaus'daki abiler...ama ben yemem.. Üşenmedim araştırdım Fitonya buna benzer başka bir çiçeğin adıymış onun yaprak şekilleri daha düzgün... 
Bu Hipotes benim gibi dağınık şekilli... Mal sahibine benzermiş ya (ay çiçeğime de mal dedim duymasın)


Bu üstteki Fotoğrafta hipotes daha yeni gelmişti evimize... 3 Yıl önce hey gidi heyy... Ne de çabuk geçmiş zaman be... Neyse konumuza dönelim... Bu kadar minnaktı işte geldiğinde... Derken bu o yılın yazına serpildi büyüdü büyüdü bildiğin çoğaldı uzadı, yere koyuyordum boyu dizlerimi geçiyordu (boyum kısa değil !) Hatta mor mor minnak çiçekler de açmıştı. Ama çiçek açtı ya güçsüz kaldı. bu bi süzüldü bi triplere girdi yavaş yavaş güçten düşmeye başladı  ben bunu geç olmadan farkettim ve bütün uzun dallarını budadım (makasla kesmek suretiyle)... Boyu yine bu kadar kalmıştı yine uzadı ve ben geçenlerde tekrar budadım... 

Bu çiçeği seviyorum ya çok şımarık :D

Ay aman çoook yoruldum... Hastayım zaten... 35 kişilik (farkındaysanız 12ydi eski postumda ) Facebook Hesabımda hasta olduğumu yazdıydım... Yanlışlıkla denk gelip görenler olduysa bilirler...
 Ama o 35 kişiye de ayrıca kırgınım insan geçmiş olsun deyiverir... Beğenmiyolar bile hıh...
Trip atıyom onu da tınlamazlar ya neyse boşver...

Ayrıca Twitter Hesabımda  da 2 kişi varken birden bir sabah 53 kişiye kadar yükseldi kişi sayısı... sonra ne mi oldu... tahmin edersiniz ki  isimde kız ibaresini gören er kişiler takip ettiği ve sayfamda aradıklarını bulamadıkları için aynı gün için sayfamı terkettiler :D Şu an kaldık 20 kişi :) Aman olsun az olsun bizim olsun...

Neyse çok dedikodu yaptım.. günah.
Ben şimdi kaçıyorum yeni postlarla karşınızda olcam...

Tesadüfen girip bu yazımı okuyan  bir iki kişi olursa  onlara şimdiden teşekkür ediyorum hep gelin tamam mı özletmeyin kendinizi (yazar burda yalakalık yapıyor)

 İyi geceler...

14 Nisan 2014 Pazartesi

''DİĞER SOSYAL MEDYA HESAPLARIM''





Olur da beni diğer sosyal medya hesaplarımdan takip etmek isterseniz... Her zaman beklerim :)

Aşağıdaki hesaplarımdan beni takip
edebilirsiniz ;)





Herhangi bir iletişim, bilgi isteği durumunda bana ulaşabileceğiniz 
Mail Adresim;



Altı çizili yerlere tık tık :)
Sevgiyle kalın...




Sütlü Türk Kahvesi Tarifi Veresim Geldi :)





                                                                         Merhaba...
                                     Sizlere Sütlü Türk Kahvesi'nin tarifini vermeye geldim.
Tarifi verip gidicem :)
Sizler kesin kahve yapmayı biliyorsunuzdur... Ya da bilmeyen kişi çok azdır...
O yüzden ''gece gece bu manyak niye kahve tarifi veriyor yeaa'' diyenler de olacaktır.
Paşa keyfim git bloguna kahve tarifi yaz dedi... O yüzden yazıyorum :)

Nerden çıktı bu kahve diyecek olursanız.... Osmanlı zamanında saraya...
Hahahah tabi ki şaka :) 
Annem (normalde kahve içmeyen insandan söz ediyoruz) 3 gündür bana sütlü kahve yap deyip duruyor...
Tabi balık hafıza ben, unuttuğum için yapamadım... Ta ki bu akşam tekrar, yap diyene kadar...



Bu fotoğrafı instagramda paylaşmıştım, buradan ulaşabilirsiniz...

Gelelim Yapılışına;
Sütlü Türk Kahvesi

2 kişilik;

2 tatlı kaşığı şeker
(orta sevenler yarım tatlı kaşığı koyabilirler)
2 fincan süt
2 tatlı kaşığı Türk kahvesi

Sunum;

Su
Lokum

Yapılışı;
Sütü, şekeri, kahveyi cezveye doldurup bir kere karıştırıp, kısık ateşin üzerine koyuyoruz.
Kaynamaya başlayınca üzerindeki köpüğü kaşık yardımıyla fincanlara koyuyoruz ve tekrar kaynamaya bırakıyoruz... Bir taşım daha kaynadığı zaman ateşten alıp fincanlara doldurup su ve Türk lokumu ile servis ediyoruz.

Ben Kayısı lokumu ile servis yaptım. ( Kayısı lokumu şekersiz sırf kayısıdan üretilmiş lokum. Artvin günlerinden Feshane'den almıştım.) 

Bir de Türk Kahvesi yanında su ikramının bir hikayesi vardır...
Osmanlı zamanında (Bunu gerçekten anlatıcam şaka değil :)) bir yere misafir geldiği zaman, misafire'' aç mısın, tok musun?'' diye sorulmazmış. Türk kahvesi yanında su ve lokum ikram edilirmiş... 
Misafir, önce ikram edilen su'yu içerse, karnının aç olduğu anlaşılır, sofralar kurulurmuş, şayet misafir tok ise suya dokunmaz Türk Kahvesini içermiş...

Ne kadar ince bir düşünce öyle değil mi?






9 Nisan 2014 Çarşamba

Watson's da İndirim Var Dediler Gittik..!





                              Herkese merhabaa... Malum kara günlerden biri olan vize haftam dolayısıyla bunalımlardayım... Az biraz ders arasında başka bir şeylerle ilgilenmek istedim. Watson's dan ürün almıştım bir iki hafta öncesi... aaa en iyisi onun hakkında bloguma yazıyım da ''yanlışlıkla giren'' bir iki kişi okur yararlanır belki diye düşündüm :D ( Nasıl da ezikliyom kendimi ama :D)


Bir hafta sonu Torium AVM. deki Watson's a uğradık. Benim de yüzüm için bir güneş koruyucusuna ihtiyacım vardı. İndirim sepetini karıştırırken bu arkadaşları gördüm. Her biri 30g lık güneş koruyucu bazlar.Hem de fiyatı 2.90 TL şaka gibi :)


Tabi Ben Divinia markasını daha önce hiç duymadığım için alsam mı almasam mı diye tereddüt ettim. Ama sonuçta 2.90 nereye gitmiyor ki deyip Yukarıda gördüğünüz güneş koruyucu bazı aldım. Deneme amaçlı. 
30 SPF PA+++
ULTRA LIGHT
WHITENING UV BASE
(for face)
Denedim bayıldım. Benim yüzüm normalde yağlı ve karma bir yapıya sahipken yüzümü parlatmadı.
Bu benim çok hoşuma gitti. Yağlı görünüm bırakmadı yani...  Tabiii durur muyum internette çokça araştırdım.
Hafta sonu çokça alınması için ferman verdim :D



Tekrar gittiğimde bu sefer bi değişiklik olsun diye 2 tane de farklısını aldım biri buydu diğeri de alttaki. Bu gördüğünüz baz krem gibi değil, yüzde pudra etkisi bırakıyor yani renk veriyor. Sürdüğünüzde pudra sürmüş gibi oluyorsunuz. Makyaj bazı olarak gayet tabii kullanılabilir. 
Bu da diğeriyle aynı özelliklere ait sadece renklisi.



Bu ürün de, üsttekinden biraz daha koyu ,daha kapatıcı bir etkisi var. Ancak bir konuya değinmeden edemeyeceğim. Bu renkli olanlar çok uğraştırıcı (sürme bakımından) Diğer lila kapaklı olan krem olduğu için surata 5 dk da sürülebiliyor iz leke kalmıyor. Ama bunları sürebilmek bayağı zahmetli. Düzgün sürülmediğinde pütür pütür kalabiliyor suratta. o yüzden pek pratik değil.



Yukarıda stok yaptığım Divinia'larımı görüyorsunuz :) Napıyım 2.90 TL Benimde ihtiyacım olan bişey almıyım mı? :D Divinia'nın ürünlerini ben sevdim? Sizlerden kullananlar vardır... Sizler de sevdiniz mi?


Bana ulaşabileceğiniz diğer sosyal medya hesaplarım;




4 Nisan 2014 Cuma

Çiçek Sever misiniz? Haydi buyrun o zaman :)




                        Beeen geeldimmm... Keyifler iyidir inşallah :)  Sizlere Kendimi tanıttığım postumda çiçeklerim olduğundan bahsetmiştim... Tanıtım postuma buradan ulaşabilirsiniz... Çiçeklerim hakkında bir post yazacağımı da belirtmiştim ya... Hah  şimdi o yazıyı okuyorsunuz işte... Yazdım, başardım :D (Okul, ev, iş üçgeninde gidip geldiğim içün)... Eveeet uzun bir girişten sonra nihayet başlayabiliriz... Keyifli okumalar ;)


Efendim öncelikle sizlere bu minnak, pıtırcık, ponçikli, bol tomurcuklu (yazar burda çiçeği severken sapıttığını anlatıyor) çiçeğimi tanıtmak istiyorum... 
Orjinal adı: Kalanchio, Dilimize uyarlanmış hali: Kalanşo (Çiçek pek bir narin, güzel olsa da adı pek bir argo, hödük geliyor kulağa :D )


Burada Kalanşo'nun açmaya başlamış halini görüyorsunuz... O gördüğünüz tomurcuklar tek,tek,tek,tek açıyor, çiçek görsel bir şölen halini alıyor... Gölge yerler favorisi... Direkt gelen güneş ışığını sevmiyoruz cınım :)  Çiçeği Beylikdüzü Torium AVM'deki (adını unuttum) çiçekçiden 15 TL di, 10 TL ye aldık... Anneye hediye :) Bu hanım kızın bütün tomurcukları açınca İnstagram hesabımdan( buradan ulaşabilirsiniz ) ve 12 kişilik facebook sayfamdan ( buradan ulaşabilirsiniz ) ( acıyın bana be 12 pehh.. neyse umutsuzluk yok büyüyeceğiz inşallah :))  he ne diyoduk karıştı buralar... tamam buldum :)  tomurcuklar açınca bu sayfalardan paylaşacağım...


Gelelim bu güzelliğe... Bu hanım kızın adı Sümbül... Kendisi bize tuhafiyeci teyzeden hediye (annem zorla almış) ona da belediye başkan adayı hediye etmiş... ( sokakta dağıtmışlar :)) Allah'ım ne güzellikler yaratıyor... Çok şükür Ya Rabbim... Öyle güzel kokuyordu ki... bütün evi sardı kokusu :) Gelen misafirler kokuya doğru yürüyerek Sümbül Hatunu buluyorlardı :)  Lakin soldu :( Çok kalamadı bizimle... Mevsimlik soğanlı çiçek olduğu için saltanatı sona erdi :) ama soğanlar bizimle :)


Bu zarif çiçeğin adını hemen hemen herkes biliyordur... Karanfil... O güzel kokulu çiçeklerden biri de bu arkadaş :D Çık balkona kokla ohh miss :) Bu mevsimlik değil yaz kış bizimle evimizin kızı :) annem çelikle, komşudan alarak çoğaltmıştı :)


Gelelim bu arkadaşa... Bu çiçeğin adı Küpeli :) Gerçek adı herhalde, valla ben pazarcı amcanın yalancısıyım :) Geçtiğimiz yaz annem bu çiçeğe pazarda aşık olmuş, 12 TL miş pazarlıkla ( sıkı pazarlık yapar annem ) 8 TL ye anlaştı. gitti geldi alıyımmı dedi dedi aldı... İlk aldığında çok heybetli kocamandı ve her yerinden çiçekler açmıştı... Kış geldi, bu bir hüzünlendi yaprakları döktü cılızlaştı tam kurumaya yüz tuttu anne sultan kurtardı... Kurumayan  kısmından dal kopararak çelikle çoğalttı. Diğer kısım çürüdü tabi ama bu fotoğrafta görünen çelikle çoğalan kısım :) 


Son olarak da sizlere Açelya' yı takdim edip kaçıcam... Kendisi yine 2 sezondur bizde olan, annemin aşık olup dayanamayıp (pazarcı amcadan) aldığı, fiyatını hatırlayamadığım bir çiçek... Böyle cılız cansız görünmesinin nedeni, bir sebepten bize küsmek suretiyle trip atarkene yaprak döke döke çürüme safhasına gelmesi .. zor kurardık valla... Annem bu çiçekceğize de anne şefkati göstererek hayata döndürdü :) 

Vakit ayırdığınız için teşekkürler... Kocaman sevgilerimi yolluyorum sizlere...
Allah'a emanet olun :)
Hoşçakalın...

1 Nisan 2014 Salı

Ne Yazsam Acaba?



                        Merhabalar...
                   
                        Bu yazım, blogumda  ilk post'um olduğu için biraz heyecanlıyım. Nereden başlasam, ne yazsam şu an hiç bir fikrim yok maalesef :) Şu an blogumu kimse takip etmiyor, niye? çünkü bir kaç gün önce bu blogu açtım. Belki yanlışlıkla tıklayarak bloguma erişenler olabilir... Ve içlerinden ''bu deli kendi kendine ne yazıp duruyo yeaa'' diyebilirler....Efendim, şu an hiç takipçim olmayabilir lakin ileride benim sevdiğim, beni seven takipçilerim illaki olacaktır. Buradan gelecekteki takipçilerime sesleniyorum... Çok doğru bir karar verdiniz :D Neyse seçimler de yeni bitmişken, ben siyaset sloganlarına dalmadan, uzun lafın kısası, takipçim olsa da olmasa da ben artık buralardayım... Kendi kendime de olsa,1 tek takipçim de olsa, yazmaya devam edeceğim :)
                 
                   Biraz kendimden bahsetmek istiyorum.
Mesela ben aslında tavuk eti hiç yemem, ama şu an garip bir durumla karşı karşıyayım... Niye mi? Bu postu yazarken şu anda tavuk eti yiyorum. İşte bakın blogun faydalarını şimdiden görmeye başladım. :) (kısa sürdü ne yazık ki ...) Her neyse, nerde kalmıştık? Ben 22 yaşında, üniversite öğrencisi, anasının kuzusu tipik Türk kızıyım :) Bir vakıf üniversitesinde tam burslu öğretim görüyorum. Bölümüm İşletme Yönetimi (İngilizce) ve son dönem eğitimimi almaktayım. Allah'ın izniyle bir kaç ay sonra Üniversite mezunu bir Hanım Kız'ınız olacak :) Hanım Kız ismine bakacak olursak, aslında tanıtımımda nedenini biraz yazmıştım. Üniversitede hocalarım, arkadaşlarım, uzatmalı stajyerlik yaptığım şirkette ise patronlarım ''Hanııııımmm Kııızzz'' şeklinde seslenirler. Bende blog açmaya niyetlenince adı ne olsun, ne olsun diye düşünürkene ''Hanım Kız''  oldu. Uzatmalı stajyerliğe değinecek olursak, hayatımdaki saçma ama güzel olaylardan sadece biri :) Lisede okulun açılmasına son 1 hafta kala okul tarafından staj yapmam için bulunan şirkette 3. stajyerlik yılımda devam etmekteyim :) Ben onları çok sevdim, onlar beni sevdi... Karşılıklı sevgi ve saygı olunca yürüdük gittik işte. Stajyerim dediğime de bakmayın, stajyerlikten uzak bir şey benim durumum. Normal şartlarda stajyerlere (maalesef) ya çay taşıtırlar, ya fotokopi çektirirler... Bu durumları hiç yaşamadım çok şükür...Ben artık şirkette çalışan personel gibiyim. Ama personel de değilim :D

                 Çiçeklerim (kızlarım)  vardır çeşit çeşit, daha sonra bir post ile size tanıtacağım kızlarımı :) Bir balığım var küçücük, minicik japonum. Adı '' Aşk'' :) Daha sonra bir post ta ''Aşk'' hakkında gelecek çünkü onu ben almadım bizim eve gelişinin uzun bir hikayesi var :D (Hayır sevgilim de almadı (: )

                 Dünyalar tatlısı bir anneye sahibim çok şükür Rabbime... İşi gücü bana çeyiz düzmektir. Torun hayaliyle yatıp kalkar :D Çeyizleriminde çoğu bitti sayılır sık sık çeyiz postlarıyla da sizinle beraber olacağız... (Hayır nişanlı da değilim :D)

                 Hayatımın ufacık kısacık bir özetini sizlerle paylaştım. Umarım sıkılmamışsınızdır. Bu ilk post olduğundan böyle oldu... Diğer postlarımız bol fotoğraflı olacak. Bir daha ki posta kadar beni instagram hesabım http://instagram.com/hanimkizblog 'dan ve Facebook hesabım https://www.facebook.com/pages/Hanım-Kız-BLOG/236197946516837 'dan takip edebilirsiniz...
Kendinize iyi bakmanız dileklerimle, Allah'a emanet olun... :)


                   

Yasal uyarı

BLOGUMDAKİ FOTOĞRAFLARIN VE YAZILARIN İZİN ALINMADAN KULLANILMASI VE YAYINLANMASI 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası 'NA AYKIRIDIR.. KANUNEN SUÇ OLMASININ YANINDA YASAL YÜKÜMLÜLÜĞÜ VARDIR..


SONRA UYARMADI DEMEYİN..!




FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU
Kanun Numarası: 5846

Kanun Kabul Tarihi: 05/12/1951

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 13/12/1951

Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 7981

BİRİNCİ BÖLÜM: FİKİR VE SANAT ESERLERİ

A -AMAÇ:

Madde 1 - (Değişik madde: 03/03/2001 - 4630/1. md.)
Bu Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
KAPSAM
Madde 1/A - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanun, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları ile Kültür Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluğunu kapsamaktadır.
TANIMLAR
Madde 1/B - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanunda geçen tanımlardan;
a) Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini,
b) Eser sahibi: Eseri meydana getiren ... * kişiyi,
c) İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini,
d) Derleme eser: Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri,
e) Tespit: Seslerin veya ses temsillerinin veya ses ve görüntülerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi işlemini,
f) Fonogram: Sinema eseri gibi görsel-işitsel eserler içindeki ses tespitleri hariç olmak üzere, bir icrada yer alan seslerin veya diğer seslerin veya ses temsillerinin tespit edildiği ses taşıyıcısı fiziki ortamı,
g) Bilgisayar programı: Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını,
h) Arayüz: Bilgisayarın donanım ve yazılım unsurları arasında karşılıklı etkilenme ve bağlantıyı oluşturan program bölümlerini,
ı) Araişlerlik: Bilgisayar program bölümlerinin fonksiyonel olarak birlikte çalışması ve karşılıklı etkilenmesi ve alışverişi yapılan bilginin karşılıklı kullanım yeteneğini,
j) Bağlantılı haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla komşu hak sahipleri ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcılarının sahip oldukları hakları,
k) Komşu haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının sahip oldukları hakları,
l) (Ek bend:30/03/2004-5101/9.mad) Bakanlık: Kültür ve Turizm Bakanlığını,
İfade eder.




FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU
Kanun Numarası: 5846

Kanun Kabul Tarihi: 05/12/1951
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 13/12/1951
Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 7981
BİRİNCİ BÖLÜM: FİKİR VE SANAT ESERLERİ
A -AMAÇ:
Madde 1 - (Değişik madde: 03/03/2001 - 4630/1. md.)
Bu Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
KAPSAM
Madde 1/A - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanun, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları ile Kültür Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluğunu kapsamaktadır.
TANIMLAR
Madde 1/B - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanunda geçen tanımlardan;
a) Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini,
b) Eser sahibi: Eseri meydana getiren ... * kişiyi,
c) İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini,
d) Derleme eser: Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri,
e) Tespit: Seslerin veya ses temsillerinin veya ses ve görüntülerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi işlemini,
f) Fonogram: Sinema eseri gibi görsel-işitsel eserler içindeki ses tespitleri hariç olmak üzere, bir icrada yer alan seslerin veya diğer seslerin veya ses temsillerinin tespit edildiği ses taşıyıcısı fiziki ortamı,
g) Bilgisayar programı: Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını,
h) Arayüz: Bilgisayarın donanım ve yazılım unsurları arasında karşılıklı etkilenme ve bağlantıyı oluşturan program bölümlerini,
ı) Araişlerlik: Bilgisayar program bölümlerinin fonksiyonel olarak birlikte çalışması ve karşılıklı etkilenmesi ve alışverişi yapılan bilginin karşılıklı kullanım yeteneğini,
j) Bağlantılı haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla komşu hak sahipleri ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcılarının sahip oldukları hakları,

k) Komşu haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının sahip oldukları hakları,

l) (Ek bend:30/03/2004-5101/9.mad) Bakanlık: Kültür ve Turizm Bakanlığını,

İfade eder.







FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU
Kanun Numarası: 5846

Kanun Kabul Tarihi: 05/12/1951

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 13/12/1951

Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 7981

BİRİNCİ BÖLÜM: FİKİR VE SANAT ESERLERİ

A -AMAÇ:

Madde 1 - (Değişik madde: 03/03/2001 - 4630/1. md.)
Bu Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
KAPSAM
Madde 1/A - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanun, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları ile Kültür Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluğunu kapsamaktadır.
TANIMLAR
Madde 1/B - (Ek madde: 03/03/2001 - 4630/2. md.)
Bu Kanunda geçen tanımlardan;
a) Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini,
b) Eser sahibi: Eseri meydana getiren ... * kişiyi,
c) İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini,
d) Derleme eser: Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri,
e) Tespit: Seslerin veya ses temsillerinin veya ses ve görüntülerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi işlemini,
f) Fonogram: Sinema eseri gibi görsel-işitsel eserler içindeki ses tespitleri hariç olmak üzere, bir icrada yer alan seslerin veya diğer seslerin veya ses temsillerinin tespit edildiği ses taşıyıcısı fiziki ortamı,
g) Bilgisayar programı: Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını,
h) Arayüz: Bilgisayarın donanım ve yazılım unsurları arasında karşılıklı etkilenme ve bağlantıyı oluşturan program bölümlerini,
ı) Araişlerlik: Bilgisayar program bölümlerinin fonksiyonel olarak birlikte çalışması ve karşılıklı etkilenmesi ve alışverişi yapılan bilginin karşılıklı kullanım yeteneğini,
j) Bağlantılı haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla komşu hak sahipleri ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcılarının sahip oldukları hakları,
k) Komşu haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının sahip oldukları hakları,
l) (Ek bend:30/03/2004-5101/9.mad) Bakanlık: Kültür ve Turizm Bakanlığını,
İfade eder.


http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/957.html
sitesinden alıntıdır..
Cute Polka Dotted Rainbow Bow Tie Ribbon